18.Yüzyılda Sanat
18. YY.'da Osmanlılarda Bilim, Kültür ve SANAT
Bu asırda Osmanlı kendi gerçeğini görmüştü: Kalkınma ve yenileşme hareketini başlatmalıydı. Ama bu hareket, ne yazık ki, eğlence ve sefahat derecesine varan aşırılığı da beraberinde getirdi Onsekizinci yüzyıl Osmanlı Devleti için "duraklama"nın "gerileme"ye dönüştüğü dönem olmuştur. Bu yüzyıllarda uğranılan büyük yenilgiler sonunda 1500 yıllık Türk ülkesi olan Kırım elden çıkmış; Macarîstan, Eflâk, Boğdan, Sırbistan'ın önemli bölümleri Avrupalılar tarafından paylaşılmıştı. Gerçi asrın başlarında 1711 Prut savaşı ile Ruslar'a ve 1714'de Venediklilere karşı büyük zaferler kazanılmıştı ama, bunlar son büyük zaferlerdi ve sonraki yıllarda yenilgiler ve kayıplar devam edecekti. Yenilgilerin başlıca sebebi, Batı medeniyetinin silâh sanayiine ve savaş tekniğine de yansıması idi; Türk ordusunda idare ve disip-nde en önemlisi, sivil ve askerî eğitimdeki ouraklama ve bozulma idi. Asker artık "gazi ordu" niteliğini kaybetmiş, düzensiz, eğitimsiz bir kalabalık haline gelmişti. Ruh gücündeki çöküş savaş meydanlarına yansımış bulunuyordu. Hiç şüphesiz bunun en önemli sebeplerinden biri de "kültürel soğuma" idi. Osmanlı artık kültür yaratıcılığını kaybediyordu. Uzun süren savaşlar ve yenilgilerle ekonomik durumun sarsılması, isyanlar, asayişsizlik ve diğer sosyal çalkantılar, bir zulüm kaynağı olan rüşvet, gerileme hızını arttıran, ama aynı zamanda ileri görüşlü birkaç padişaha ve aydınlara kültürde ve idare teşkilâtında köklü ıslahatı düşündüren gerçeklerdi. Osmanlı kendi gerçeğini görmüştü. Asrın başlarında ıslahat hareketi başladı. Sonradan "Lâle Devri" diye anılacak olan dönem, aslında kuvvetli bir kalkınma, bir yenileşme hareketiydi. Fakat bu hareket zevk, eğlence ve sefahat derecesine varan bir aşırılığı da beraberinde getirdiği için, yenijiğin geniş kitle tarafından kabulü mümkün olmadı ve taassup daha kolay körüklendi. Osmanlı devlet adamları, aydınları, zenginleri, felâketin getirdiği karamsarlığı, daha çok edebiyat ve musikiye sığınarak gidermeye çalıştılar. Oysa yenilik daha çok eğitimde, teknikte, me-todda olmalıydı. Onsekizinci yüzyılda savaş alanlarında uğranılan felâketleri, isyanları, ıslahatçılarla bunlara karşı olanlar arasındaki çekişmeleri, önceki bölümlerde gördük. Bütün bunlara rağmen bazı alanlarda başarı sağlanmıştır: Gecikerek de olsa matbaa bu asırda alınmıştır. Kâğıt ve kumaş fabrikaları kurulmuş, tersaneler modernleştirilmiş, istihkâm okulu açılmıştır. Mimarlıkta, musikide, edebiyatta büyük sanatkârlar çok güzel eserler vermişlerdir. Bir mimarlık şaheseri olan Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Boğaz'ı süsleyen birçok güzel yalılar, Laleli ve Nuruosmaniye camileri, bu asırda yapılmıştır. Büyük tarihçi Nal-ma ünlü eserini bu asırda yazmıştır. Aşk ve istanbul şairi Nedim, en büyük mesnevi şairi Şeyh Gallb, en büyük bestekârımız Itrî, büyük ressam ve şair Levnî... vb. bu asırda yaşamış ve eser vermişlerdir.
Bu asırda Osmanlı kendi gerçeğini görmüştü: Kalkınma ve yenileşme hareketini başlatmalıydı. Ama bu hareket, ne yazık ki, eğlence ve sefahat derecesine varan aşırılığı da beraberinde getirdi Onsekizinci yüzyıl Osmanlı Devleti için "duraklama"nın "gerileme"ye dönüştüğü dönem olmuştur. Bu yüzyıllarda uğranılan büyük yenilgiler sonunda 1500 yıllık Türk ülkesi olan Kırım elden çıkmış; Macarîstan, Eflâk, Boğdan, Sırbistan'ın önemli bölümleri Avrupalılar tarafından paylaşılmıştı. Gerçi asrın başlarında 1711 Prut savaşı ile Ruslar'a ve 1714'de Venediklilere karşı büyük zaferler kazanılmıştı ama, bunlar son büyük zaferlerdi ve sonraki yıllarda yenilgiler ve kayıplar devam edecekti. Yenilgilerin başlıca sebebi, Batı medeniyetinin silâh sanayiine ve savaş tekniğine de yansıması idi; Türk ordusunda idare ve disip-nde en önemlisi, sivil ve askerî eğitimdeki ouraklama ve bozulma idi. Asker artık "gazi ordu" niteliğini kaybetmiş, düzensiz, eğitimsiz bir kalabalık haline gelmişti. Ruh gücündeki çöküş savaş meydanlarına yansımış bulunuyordu. Hiç şüphesiz bunun en önemli sebeplerinden biri de "kültürel soğuma" idi. Osmanlı artık kültür yaratıcılığını kaybediyordu. Uzun süren savaşlar ve yenilgilerle ekonomik durumun sarsılması, isyanlar, asayişsizlik ve diğer sosyal çalkantılar, bir zulüm kaynağı olan rüşvet, gerileme hızını arttıran, ama aynı zamanda ileri görüşlü birkaç padişaha ve aydınlara kültürde ve idare teşkilâtında köklü ıslahatı düşündüren gerçeklerdi. Osmanlı kendi gerçeğini görmüştü. Asrın başlarında ıslahat hareketi başladı. Sonradan "Lâle Devri" diye anılacak olan dönem, aslında kuvvetli bir kalkınma, bir yenileşme hareketiydi. Fakat bu hareket zevk, eğlence ve sefahat derecesine varan bir aşırılığı da beraberinde getirdiği için, yenijiğin geniş kitle tarafından kabulü mümkün olmadı ve taassup daha kolay körüklendi. Osmanlı devlet adamları, aydınları, zenginleri, felâketin getirdiği karamsarlığı, daha çok edebiyat ve musikiye sığınarak gidermeye çalıştılar. Oysa yenilik daha çok eğitimde, teknikte, me-todda olmalıydı. Onsekizinci yüzyılda savaş alanlarında uğranılan felâketleri, isyanları, ıslahatçılarla bunlara karşı olanlar arasındaki çekişmeleri, önceki bölümlerde gördük. Bütün bunlara rağmen bazı alanlarda başarı sağlanmıştır: Gecikerek de olsa matbaa bu asırda alınmıştır. Kâğıt ve kumaş fabrikaları kurulmuş, tersaneler modernleştirilmiş, istihkâm okulu açılmıştır. Mimarlıkta, musikide, edebiyatta büyük sanatkârlar çok güzel eserler vermişlerdir. Bir mimarlık şaheseri olan Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Boğaz'ı süsleyen birçok güzel yalılar, Laleli ve Nuruosmaniye camileri, bu asırda yapılmıştır. Büyük tarihçi Nal-ma ünlü eserini bu asırda yazmıştır. Aşk ve istanbul şairi Nedim, en büyük mesnevi şairi Şeyh Gallb, en büyük bestekârımız Itrî, büyük ressam ve şair Levnî... vb. bu asırda yaşamış ve eser vermişlerdir.
çok yalın anlatmışsınız teşekkürler
YanıtlaSil